Drakula vampirini duymuşsunuzdur. Şimdiye kadar onlarca flime ve kitaba konu olan Drakula Vampiri Efsanesi gerçektir.III. Vlad’ın doğum yeri, modern dünyadaki bildiğimiz vampirlerin de kol gezdiği yer sayılan Transilvanya’dan başka bir yer değildir. III. Vlad doğduktan 10 yıl kadar sonra, o sırada Wallachia tahtında oturan baba II. Vlad, Osmanlı’nın o zamanki hükümdarı II. Murat’ın artan akınlarına dayanamadı ve Osmanlı’ya bağlılığını iletti. Wallachia ise Eflak ve Boğdan olarak Osmanlı’ya katıldı. Ancak yabancı yörelerden küçük yaşta alıkoydukları varisleri bizzat yetiştiren ve o yörenin tahtına atayan Osmanlı için II. Vlad’ın tahtta kalması söz konusu olamazdı. Baba II. Vlad bunun üzerine en küçük iki oğlu olan III. Vlad’ı ve Radu’yu Osmanlı padişahı II. Murat’a verdi.
Sultan II. Murat bu iki çocuğu, gelecekte onun toprağını sadakatle yönetmeleri için eğitmek üzere en iyi öğretmenlerini ve en iyi olanaklarını sundu. Bunların yanında onlara arkadaşlık etmesi için gönderdiği kişi, gelecekteki “İstanbul’un Fatihi” olarak anılacak olan Mehmet’ten başkası değildi. Üç çocuk seneler boyunca çeşitli eğitimlerden birlikte geçtiler. Ancak Vlad’ın küçük kardeşi Radu, Sultan Murat’ın ve yakışıklılığıyla saraydaki pek çok kadının da gözdesi ve Mehmet’in en iyi arkadaşı olup çıkarken Vlad yalnız kalır ve o zamanlar belli etmese de Osmanlılara karşı tahta geçtikten sonra yüzeye çıkacak olan bir kin gütmeye başlar. Ayrıca devlet yönetimi ile ilgili eğitimin yanında Vlad’a daha sonra kullanacağı çeşitli işkence yöntemleri de öğretilmiştir. III. Vlad’ın babası ve büyük kardeşi II. Mircea (soylular tarafından gözleri yakılıp canlı canlı gömüldü) öldükten sonra Osmanlı padişahı politik gücünü korumak için, anarşinin hüküm sürdüğü Wallachia topraklarının tahtına ‘kukla’ hükümdar olarak III. Vlad’ı atadı. Ancak bu hükümdarlığı, Macaristan’ın vekil prensi John Hunyadi’nin topraklarını işgali sonucu kısa sürdü ve III. Vlad, amcası II. Bogdan’a kaçtı ve 1451 yılına kadar koruması altında kaldı.
II. Bogdan, Petru Aron tarafından suikasta kurban gidince Vlad, bir kumar oynadı ve Macaristan’a kaçtı. Vlad’ın zekasından, engin bilgisinden ve Osmanlı’ya olan nefretinden etkilenen Hunyadi, Vlad’ı affetti ve onu danışmanı olarak atadı. Daha sonra Vlad Hunyadi tarafından Wallachia tahtına geri atandı.
Elbette o sıralar Wallachia’da kaos hakimdi ve III. Vlad’ın hükümdarlık anlayışı da tamamen şundan ibaretti: “Olası bütün tehditleri ele.” Bu ‘olası tehditlere’, babasının ve büyük kardeşinin ölümlerinden az ya da çok sorumlu olan soylular da dâhildi. Bir rivayete göre III. Vlad bu soyluları ve ailelerini Paskalya zamanında bir ziyafete çağırmış ve onlara, hayatları boyunca kaç tane prensin hükmettiğini sormuş. Neredeyse hepsinde en az yedi prensin hükümdarlığı geçmiş. III. Vlad bunun üzerine bu asilleri tutuklatmış ve yaşlı olanları kazığa geçirirken, genç ve sağlıklı olanları şu an bile Dracula’nın kalesi olarak bilinen Poienari Kalesi’ni kurmaya zorlamış. Hikâyelere göre, soylular kıyafetleri üzerlerinden düşene kadar çalışmaya zorlanmış, kıyafetler düştükten sonra da çıplak halde çalıştırılmışlar. 1459 yılında, adını eylemleriyle hak eden Kazıklı Voyvoda Vlad, 30,000 Alman göçmenini (Saxons) ve otoritesine karşı gelen Transilvanya memurlarını kazığa oturttu.
O sıralarda Osmanlıların otoritesini tanımayacağını ilan etmiş olan III. Vlad, Macar kralı Matthias Corvinus ile ittifak kurarak, zaten onu yok etmeye yemin etmiş Türkleri daha da kızdırdı ve 1461 kışında Sırbistan ve Karadeniz arasındaki bölgeyi harap etti.
Bunun üzerine İstanbul’un fatihi Sultan II. Mehmed, 250,000 kişilik bir orduyla Vlad’ın hükümdarlığına doğru yürüdü. Ancak Sultan, karşısında kazığa oturtulmuş 20,000 Türk esirinden oluşan bir ormanla karşılaşacağını tahmin edemezdi. Bu manzarayı gören Türk askerlerinin dehşeti ve sarsıntısına rağmen yaklaşık 30,000 kişilik kendi ordusuyla Vlad, Türklerin başkent Targoviste’yi almalarını engelleyemedi . Bu kadar büyük bir orduyla baş etmek için bir gerilla savaşı başlattı ve vur kaç saldırılarıyla geceleri pusu kurarak düşmanına zarar verdi. Bir gece Vlad ve birkaç adamı Osmanlıların kılığında Türklerin kampına sızıp II. Mehmed’e suikast düzenlediler. Fakat başarısız oldular. Vlad’ın boyun eğmeyeceğini anlayan Sultan II. Mehmed savaşı Radu’ya devretti. Mehmed’in sadık bir arkadaşı olan Radu, Vlad’a destek vermeyen soyluları arkasına aldı ve 1462'de Macar Kralı ile anlaşmaya vardı ve Vlad Macar kralı Matthias Corvinus tarafından hapsedildi.
Her ne kadar Vlad’ın hapiste 1462’den 1474’e kadar kaldığı söylense de diğer varsayımlarla arasında büyük tutarsızlıklar var. Anlaşılan Vlad kısa süre içinde serbest kaldı ve kraliyet ailesinden Kontes Ilona Szilagy (Kral Matthias’ın kuzeni) ile ikinci kez evlendi (ilk karısı Türklerin istilasında kendini kaleden aşağı atarak intihar etti). Wallachia’yı geri aldığında (1476) eski evliliğinden bir oğlu ve ikinci evliliğinden iki oğlu daha vardı. Rus öykülerine göre Vlad en sevdiği ‘boş zaman geçirme hobisi’ni tutsaklığı sırasında da yapmış ve yakaladığı kuşlara ve farelere çeşitli işkence yöntemleri uygulamış. Sürgün zamanında Vlad’ı ayakta tutan dürtü muhtemelen o sıradaki Wallachia tacını takmış, Türk yanlısı, kendi küçük kardeşi Radu’ya karşı duyduğu kindi. Vlad Dracula ve Transilvanya prensi Stephen Bathory güçlerini birleştirip Wallachia’yı işgal ettiler ve ölmüş olan Radu’nun yerine getirilen Danesti klanından Basarab’ı kaçmaya zorladılar. Ancak gelin görün ki tahtı geri aldıktan sonra prens, ordusunun büyük bir kısmını da alarak Transilvanya’ya geri döner ve Vlad’ı kritik bir durumda bırakır. Türklerin gelmesiyle Vlad kendisini 4000’den az kişilik bir orduyla baş başa bulur.
Vlad Dracula’nın ölümüne dair pek çok varsayım ve söylenti vardır. İlki Türklerle yapılan bir savaşta 1476 yılının Aralık ayında Bükreş’te öldüğüdür. Bir başka belge ise tam Türkleri vatanından sürerken ihanete uğrayıp bir soylu tarafından suikasta kurban gittiğini belirtir. Hatta zafer anında yanlışlıkla Türk sanılıp kendi adamları tarafından vurulduğuna dair söylentiler bile vardır. Ancak herkes tarafından kabul edilen bir gerçek var ki başı Türkler tarafından kesilip İstanbul’a gönderildi ve halkın gözleri önünde sergilenerek sonunda Kazıklı Voyvoda’nın öldüğü ispatlandı.
Daha derin tutarsan sevinirim :)
YanıtlaSil