11 Kasım 2017 Cumartesi

Halid bin Velid

  • 592 yılında doğmuş ve Kureyş kabilesine mensuptur.

İslam ordularına karşı savaşmış (Uhud savaşı) Müslümanlara karşı katıldığı savaşlarda savaşın seyrini değiştiren bir komutandır. Müslümanlara karşı katıldığı, her savaş hareketinde iyi bir sonuç alamayan Halid Bin Velid yaşadığı içsel huzursuzluklardan dolayı İslam'a karşı bir sevgi beslemeye
başlamıştır.
Zaman içerisinde Müslümanlığı kabul eden Halit bin Velid'in Müslümanlığı kabul etmesindeki en büyük etken kardeşi Velid bin Velid'tir ve onun yolladığı mektuplardır.
Hicretin 8.yılında Müslüman olan Halid Mekke'den Medine'ye yerleşti.Hazreti Halid bin Velid, Müslüman olduktan sonra, ilk olarak Müte gazasında bulundu. İslam askeri Müte’ye hareket ederken, Peygamber(sav) efendimiz buyurdu ki:
– Cihada çıkacak olan şu insanlara Hazreti Zeyd bin Hârise’yi kumandan tayin ettim. Eğer o şehîd olursa, yerine Cafer bin Ebî Tâlib geçsin. O da şehîd olursa, yerine Abdullah bin Revâha geçsin. Eğer o da şehid olursa, aranızda münasip gördüğünüz birini seçip, ona tabi olursunuz.
Mûte harbi başladı. Şiddetli çarpışma olurken; Hazreti Zeyd bin Harise, Hazreti Cafer ve Hazreti Abdullah bin Revâha sırasıyla şehîd oldular. Sonra sancak Hazreti Sabit bin Akrem’e verildi. O, sancağı bir yere dikip, mücahidleri yanına çağırdı. Herkes toplanınca dedi ki:
– Aranızdan birini kendinize kumandan olarak seçiniz ve ona tabi olunuz!
Onlarda Sabit bin Ekrem'e dediler ki:
– Biz seni kumandan seçtik.
Bunun üzerine, Sabit bin Ekrem “Ben bu işi yapamam” dedi ve Hazreti Hâlid bin Velid’e dönerek dedi ki:
– Ya Hâlid! Senin savaş tecrüben, askerî bilgin, askeri heyecanlandırarak harekete geçirmen benden fazladır. Sancağı acele al! Savaş devam ederken bu işlerle oyalanmamız bizim aleyhimize oluyor!
Böylece Hazreti Hâlid bin Velid sancağı aldı. Akşam vakti yaklaşmış idi. Güneş batıncaya kadar pek müthiş çarpıştı. Onun bu maharetine kafirler bile şaşırdılar. Akşam oldu. Sabahleyin tekrar saldırılacaktı.
Hazreti Halid bin Velid, şaşılacak derecede askerî dehaya ve savaş tecrübelerine sahip bir kahramandı. Sabah olunca, İslam askerinin düzenini değiştirdi. Sağ taraftakileri sol tarafa, sol taraftakileri sağ tarafa, ön taraftakileri arka tarafa ve arka taraftakileri ön tarafa aldı.
Rum askerleri, daha önce tanımış oldukları kişilerle karşılaşmayınca, hepsi birden şaşırdılar. “Demek ki, bunlara yardımcı kuvvetler gelmiş” diyerek korkuya kapıldılar.
Hazreti Hâlid bin Velid’in kumandasındaki mücahidler,Rum askerlerinin morallerinin bozulmasından istifade edip, hücuma geçtiler. Üç bin kişilik İslam askeri, Heraklius’un yüzbin kişilik ordusunu bozguna uğrattı.
Başkumandan Hazreti Halid bin Velid’in elinde, o gün dokuz kılıç parçalandı. Rum askerinin çoğu kılıçtan geçirildi. Peygamber(sav) efendimiz, Hazreti Halid Bin Velid’in, bu fevkalâde başarısını haber aldığı zaman, onu “Seyfullah = Allahın kılıcı” lâkabı ile şereflendirdi.
Bu savaş sonrasında İslam ordusunun komutanlarından biri olan Halid, İslam sancağı adı altında girdiği tüm savaşlarda (Mekke Fethinde sağ cenah komutanı, Yermuk Fatihi, Yemame Fatihi, Huneyn Komutanlarından,Enis Savaşı Komutanlarından, Kesker savaşası komutanlarından, Hire Savaşı komutanlarından, Ambar Savaşı komutanı,Sena Savaşı Komutanı, Aynüt Temr Savaşı komutanı, Hanefiz Savaşı Komutanı, Şam Fatihi, Firaz Fatihi, Ecnadeyn Komutanı, Busra Komutanı, Irak Fatihi, İran Fatihi, Yalancı peygambeleri öldüren, Humus Fatihi) galibiyet elde etmiş ve hiç mağlup edilmemiştir.
Halid bin Velid, 642 yılında Humus’ta hastalandı. Yanında silah arkadaşları vardı. Vefat edeceği sırada kılıcını istedi. Kabzasını tutarak şefkatle okşadı. Sonra buyurdu ki:
“- Nice kılıçlar elimde parçalandı. İşte bu benim ölümümü görecek olan son kılıcımdır. Beni en çok üzen, hayatı hep savaş meydanlarında geçip, yatak yüzü görmemiş olan bu Halid’in yatakta ölmesidir.
Resûlullah (sav)ın hiçbir Eshabı, rahat yatağında ölmedi. Ya savaş meydanlarında veya uzak beldelerde Dini İslamı yayarken garip olarak şehîd oldu.
Ah Halid! Şehit olamayan Halid! Harp, benim etimi çiğneyemedi. Şehidlik mertebesi hariç elde etmediğim makam kalmadı. Vücudumda bir karış yer yoktur ki, ya kılıç yarası, ya bir ok yarası veya bir mızrak yarası olmasın.
Ömrü, Dini İslâmı yaymak için savaşlarda at koşturan kimsenin sonu, böyle yatak üzerinde mi olacak? Ölümü her zaman, harp meydanında, atımın üzerinde, düşmana Allah için kılıç sallarken şehîd olarak beklerdim.”
Hazreti Halid , “Vasiyetimi bildiriyorum, beni ayağa kaldırın!” deyince, ayağa kaldırdılar.
“Beni bırakınız! Şimdiye kadar hep taşıdığım kılıcım, artık beni taşısın” diyerek kılıcına dayandı.
Bundan sonra, “Ölümü, savaştaymışım gibi ayakta karşılayacağım. Öldüğüm zaman, atımı, savaşta tehlikelere dalabilen bir yiğide veriniz! Atım ve kılıcımdan başka bir şeye sahip olmadan öleceğim.
Mezarımı, bu kılıcımla kazınız! Kahramanlar kılıç şakırtısından zevk alır” dedi ve yatağına düşüp Kelimei şehadet getirerek vefat etti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder